Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

16 Eylül 2015 Çarşamba

Sade Soda Aşkına

Tüm yazı bir şişe daha sade soda içme beklentisiyle yedim bitirdim de yine de bir soda berraklığına ulaşamadım, çok dağıldım çok yoruldum. Tek derdim 6lıların minik devlerin seyrek bulunur olması olacak sanıyordum, ah ne kafalara girdim... Yaz değil de hayatımmış kayıp giden ellerimden gibi hissederek güzü karşılamış bulunuyorum. 


Bu mecrada aktif bir şekilde yer alma isteğiyle dolduğumda, altında birkaç sonuca ulaşma beklentim vardı. Bunlardan en baskın hissettiğim konu sağlıklı beslenme ve spor düzeniyle hedef kiloya ulaşmaktı ve yazmayı boşladığım sürede bunu gerçekleştirmiş bulunuyorum, artık 50li kg.lerde değilim 40ların sonlarındayım ve bu konuda edindiğime inandığım düzen ile kilo koruma iradesi beklentisiyle bir kenara bırakıyorum. Zira asıl başaramadığım ruh sağlığı konularındaki bütünlük oldu.

Hayatımın birçok dönemi ruh sağlığı  ile ilgili sorun ve dengesizliklerimi toparlamaya çalışarak geçti ve bugün bulunduğum noktadan bir göz attığımda tabii ki belli bir yol katettiğimi görsem de hayali oluşturan hedeften alabildiğine uzakta görüyorum kendimi.



Tabii bunun için de yedek planımı devreye sokuyorum ve de sonunda tatile çıkıyorum! bambaşka bir halet-i ruhiye ile dönmekten başka beklentim olmaksızın 15 günlük terk-i şehir vakti. Beni güzel bekle istanbul olur mu, daha fazla üzme beni...

13 Temmuz 2015 Pazartesi

İşlevsellik Kaybı

Biçok şablon oluşturmuş durumdayım. Ayları şablonlarla geçip bi yayın yapmamışken naapayım şablonu diyesim geliyor. Şablonlarda kaybolmak işlevsellikte kayıp olarak tavanken gözümde, küçücük olduğu halde O kadar yoğunluklu buhranlı ruh hallerime girmeden, 1 yaklaşık yaklaşık ulaştığım hedef kg'de olduğumu (hedef 49.9 kg) bunun için de çeşitli tarifler var denediğim paylaşmak istediğim.

Tabii fiziksel gücüm istediğim seviyelere yaklaşmışken ruhum özerkliğini ilan etmiş durumda. Çok ilginç ruh hallerinde sürüklenip duruyorum. Asılsız durumların gerçek hayatımı, geçmişi ve geleceğimi sarsabiliyor olması içimi acıtıyor. Herhangi bi durum için KESİNLİKLE blablalarına girmek istemiyorum ancak içimde bu durumu yaratan duruma karşı ciddi bir öfke var. Sonsuza dek yok olsun tekrarlanmasın istediğim acılar ruhumu kavururken, dışardan hiç bi değişim olmuyormuşcasına günlük hayata devam gerçekten çok zor.


Şu mübarek Kadir Gecesi'nde Tüm insanlık, doğa ve denge için iyi dileklerimi gönderirken aynı zamanda kendim için de durulma, sakinleşme ve tüm yüklerden kurtulmuş, hafiflemiş bi ruha sahip olmak istiyorum.

Dinimiz Amin.

Sağlıkla sıhhatle!

23 Mayıs 2015 Cumartesi

GEL-GEÇ HEVES

Ah ne kadar çabuk değişiyor önceliklerim, hayallerim ve de heveslerim! Tabii nasıl bitiyor işte o kısmı bilmiyorum. Tamam bitti kesinlikle istemiyorum diyerek kendimi teselli ettiğim hemen her şey bir süre sonra hoooop düşüveriyor aklıma. Heyhat diyorum. Nasıl da geri geliverdi diyorum.



Sometimes the best thing you can do is not think, not wonder, not imagine, not obsess. Just bearthe, and have faith that everything will work out for the best.

Minimalizmden çoğulculuğa, mistisizmden kapitalizme her türlü yollar arası savrulup durmak çoook yorucu!



Yağ oranları hızla düşüşe geçip on yıllar sonra 52 kg'leri görmüşken, 49.9 hedefim her türlü ailevi, çevresel faktörler ve lezzet şölenleri sayesinde baltalanıp dursa da iç sıkıntılarım pek sık ziyaret ediyor, susturamıyorum!

Psikolojik gelişim kitapları ve felsefeye sarmış durumdayım, okumalara doyamazken annemi düğünleriyle buluvermek pek lezzet dolu ve de yorucu bir hal almış olabilir ancak ben yine de okuyacağım!

5 Mayıs 2015 Salı

10000 days of my life

Bir blog açtım, bir düzen kurdum ve hayatım o çizgiden itibaren tamamen değişti, düzene alıştım kaldım diyemem belki ama kişisel değişimlerim pek bariz!

Eveeet bugün hayatımın ONBİNİNCİ günü! ve bugünün aynı zamanda Hıdrellez olması bence çok şugar! çünkü şopar olmak buna pek sevinmeyi gerektirir!


O bu değil de 3 aylık kg kontrollü sporlu yaşamım, bana 6 kg eksiliş olarak dönmüş bulunuyor! Aklımdakinden daha çiroz bir görüntü elde etmiş olmakla birlikte, 53lü kg.lerde bulunmak beni sevindirdiğini söyleyebilirim!



Zira en sevdiğim arkadaşlarımdan birini evermek, en güzel haftasonlarımdan birini yaşamak gibi güzellikler geçirmiş de bulunuyorum.


İş yaşamım zaten komple değişmiş durumda, semt değişikliğiyle sınırlı kalıp iş tanımım sabit kalacağına dair değişimle iyi hissederken, denetim, minnak müfettişlik, özel hastane kovalamacası gibi süreçlere girmek keyifli oldu evet!

En son sözüm kendime bol istikrar, itaatkarlık dilemek isterim evet!

10 Nisan 2015 Cuma

Tutamıyorum Zamanı!

Hayatımda düzene oturtacağım dediğim bunca konuyla birden ilgilenince sonucun hüsran olması çok da şaşırtmıyor tabii. Koskoca uzun mu uzun mart ayını sadece 3 postla kapatmış olmaya gönlüm katlanamamıştı ki kendimi yine burada buldum!

Aslında kendi içimde yaşadığım değişimlere fena uyum sağlamadım sanırken haftadır bir aklıma şöyle bir gelip gidiveren bir konu haline gelen paylaşımları erteleme sanatımı konuşturmuştum sadece :)

Artık metrobüslü bir hayata dönüş yapmış bulunuyorum, Bakırköylere çalışmalara gider durumdayım ve kursumu da firesiz sürdürüyorum ki bu kadarı dahi kişisel geçmişim gözönünde bulundurulduğunda güzel gelişmeler.

Evet kilo kontrolü amaçlı spor ve sağlık ilgimi kaybetmedim, ancak kendi zehirlenme sürecimle başlayıp yeğenimin akciğer iltihabı sebebiyle yoğun bakımda geçirdiği günleri, bunlara takılıp direncim düştüğü an benim yakalandığım grip, üzerine aile ziyaretli 5 günlük memleket ziyareti derken nisanda 1 haftayı yeyivermiş bulunuyorum!

Uzuuun uzun yazacağım endişesiyle hiçbir gönderimde bulunamaz oldum! günlük butik paylaşımlara okeyim sanırım artık. Evet düzen olmasın ama hiç olmamasından her türlü iyidir iyiii! :)

Artık mezunum da evet ikinci Yıldız vedası!

22 Mart 2015 Pazar

Eğlenmelik Bunlar

Planlar yapılırken başımıza gelenlerdir ya hani hayat. Hah işte bunu idrak ettiğim birkaç günlük süreci tamamlamış bulunuyorum.

Eveet sağlıklı beslenmeyi de bir çok konuyu olduğu gibi yanlış anlamış bulunuyorum. İcraatta güzel görünen, şekersiz pişirilmiş balkabağına burçak bisküvimi, hindistan cevizi rendemi karıştırarak oluşturduğum tatlımsıyla başladı herşey.

Yani zaten ilerliyordu, o da tuzu biberi oldu da denebilir pek tabii. Diyeceğim o ki perşembe akşamı kalkıp bir büyük kase tatlının yarıdan çoğunu aç karna ve bikaç dk içinde yuvarlayınca, sonra ortaya çıkan pek haşin mide bulantılı, bol halsizlikli çırçır oldu!

Cuma ofiste tam bir kabustu, hastanelerle bu denli muhatap iken, kalkıp muayene olmaya direncimi gösterip kafamı kaldıramadan akşamı ettim, evde de uykuyla geçen bir gece sonunda cumartesi akşamüstü biraz toparlanabilmiştim.

Tabii bu kadar detaya neden giriyorum, herşeyin azı karar çoğu zarar, minimalist yaşamdan ödün vermemeliyiz diyebilmek için.

Bu kadar kafaya taktığım bir durumken, ne yeme içme, ne spora gittiğimde geçirdiğim saatler, ne harcamalar, ne de sevmeler konusunda minimalist çizgisinde kalamıyorum. Hepsinde eş zamanlı minilmeye çalışınca da kaosun ortasında kalıp başarısızlıkla sonuçlanan teşebbüslerimle başbaşa kalıyorum.

Ev konusuna dönecek olursak, pek sevgili favori bloggerım olan Sezen Mushaboom8 de belirttiği üzere ev üzerinden giderken, ki beslenmesine, sporuna, alışverişine de dikkat ederken, ben neden benzer yolda ilerlemeyeyim dedim ve kendimi çeşitli dekorasyon sitelerinde labellar etiketleriyle buluverdim.
Hazırladıklarım hayallerimden uzak olsa da yerine yerleşince belki güzelleşeceklerdir :)

kesip boyamacasını yapsam da henüz yerlerini bulamadı, elbet onu da halledeceğim umutluyum evet.

Ve pazarımı denizle kum güneşle geçirmenin huzuru bambaşka!



Yeter ki sağlık olsun, en başı sağlık :)

12 Mart 2015 Perşembe

Ailenin Hayatımızdaki Yeri ve diğerleri

Hayatımın hiç bir aşamasında aşırı hırsları olan, iç disiplini yüksek, iç sesiyle uyumlu biri olamadığımı kabul etmek zorunda olmam gerektiği gibi, her zaman challenge peşinde koşan, sıkıldığı an da mevcut uğraşı orada kesip hoop yenisine yaratıp hızla ona koşan ve oradan da hızla uzaklaşan olduğum bir gerçek. Tumblr alıntım öyle olmadığını söylese de, farklı bir ilişki sözkonusu bu durumla aramda!



Blog yazmaya kararlar alıp alıp bırakışlarım için de kendimi kandırdığım, düzenli olacağıma inandığım bir yol olarak görebilirim, ancak bu kez huzura sağlıkla kavuşmaca gibi hayat amacım gördüğüm bir konudan girince farklı olacak sanmıştım, yayın periyodlarıma göz atınca yanılma payımın olduğu aşikar. Umudumu yitirmemeye sebep görebileceğim tek bir konu var ki o da aklımda sık sık eveet bir blogum var ve yazmam gereken konular çığ gibi büyüyor şeklinde yaklaşımım oldu.


Koşturmacalar, katılınan etkinlikler, annemin evime 10. İstanbul yılımda yaptığı en uzun ziyaretin gerçekleşmesi gibi mazeretler sayabilirim bu süre için. Tiyatro için annemle gidilebilesi birşeyler ararken karşıma Oda Tiyatrosu'nun kadınlar günü için oynadığı "En Güzel Aşk Şarkılarını Kadınlar Yazar" adlı oyuna gittik romantik şarkılardan komedili repliklere, yeğenimin de bizle olduğunu düşünürsek 3 nesle hitap etti ve çok da güzel oldu :) final sahnesiyse şurada :)



Ve fakat asıl bir etken var ki beni en çok yoran ve zorlayan da o oldu. TTNET! Evimin internetini 4 gün gibi bir süre kesip, telefonla hiç bir şekilde teknik destek sağlamayıp en sonunda da daire içi hizmet adı altında ekip yollayıp bunu da ekstra ücretlendirmeyi kendine hak gören, kontratım bittiği anda devamlılığı sağlamayacağıma kesin olarak karar vermiş olduğum aptal kurum!


Hadi o öyle bir kararla geçiştirildi,kendimi sakinleştirip yüreğime suyumu serpiştirdim de, peki yeni geçiş için başvurduğum AVEA'ya numara taşıma için başvurumda 4 kes hatalı yazılan numaramın sonunda doğrusu olduğuna çok eminken, 6 günlük bekleme süresi sonunda yanlış olduğunu kavramam nasıl bir şoktur! 4 yıldır mobil internetsiz tek bir gün geçirmemişken 12. günümde telefonum sıfır dk, sms ve gb ihtiva eden bir çöpe dönüşüverdi kafamda. 

Anneciğimin bu durumu özetler sözü de her an her şeye sahip olmaya bağımlılığıma laf atar ve silkeler cinstendi, "elindekilerin değerini bilirsin belki bu sayede bi nebze!" peki annem öyle yaparım, yapamayabilirim de, yoksunluğunu çekiyor olmam hiç hoş değil! Psikanaliz rocks en sevdiğim terapi defteri sahibi ne de güzel anlatmış.




Neyse önümü alamayıp 9 günlüğe kalkışınca pek uzadı. Bir kısım etkinliği bir sonraki yazıma aktarmak mantıklı olabilir.

Sağlık sıhhatle olsun!

3 Mart 2015 Salı

Bahar Ne Güzel!

Mart geldi çattı, baharıyla cemreleriyle hatta alabildiğine hızla 3. güne ilerledi. Şubat sonuna göre serince günlerden geçiyor olsak da eriklerdeki çiçekler olsun, kuşlar böcekler olsun, üşümelerin altında hissediliyor enerji her türlü güzel! Mahallemden bir kare, Fulya kafası pek şahane.


Vee 1 ay tartılmadan durabilme düşüncemi tabii ki gerçekleştiremedim ve de bugün 3 haftada hooop çıkıverdim basküle. O da neeee 3 kg gidivermiş! O kadar sık kaçamak yaptım ki spor yanında sıfırlayıcı olup ancak sabit tutabildiğime inanıyordum esasen, pek motive edici oldu.

Zira geçtiğimiz hafta perşembe günü, Sonsuz Koridor adlı belgeseli izleyip hayatı sorgulama, evrendeki yerimiz vs. kendimizi konumlandırışımızı bolca sorgulamış bulundum. Alabildiğine vurucu çekimler içeren, Dağlık Karabağ Bölgesi'nde Ermeni'lerin yaptığı katliama tanıklık edip, tüm subayların şuursuzca verdiği röportajları izlemiş ve bolca gerilmiştim. İzleme şansı bulanlar için tam bir iç dağlayıcı olarak tavsiye ederim. Acılara duyarlılık sınırımızı bir nebze daha yükseltip hissiyatı azaltmak için ideal!


Misafiri bol bir hafta geçirirken teselliyi avokadoya abanmada bulmuş, koşturup dururken lezzetten şımardıkça, çekirdekleri yeşertme umuduyla eğlenmiştim.

Uzuun uzun sırma saçlarımı da aylar sonra kısalttım ve bu durum spor sonrası zahmetimi bir nebze olsun düşürdü, pek mesudum.


Tabii düz kesilmeyi başarsaydı işim iyiydi, bir de düzeltme süreci var ki o kısma hala girişmedim.

Taksim bölgesindeki galerilerle çok esaslı bir ilişkim olduğundan bahsetmiş miydim bilmiyorum ancak karşıma çıkıveren bir eser her türlü hissiyatı oynatıverince pek seviniyorum. Son bölge ziyaretimde Sanatorium'da (adı da beni pek etkiler bu mekanın, damardan sanat alasım geldiği dönemlerde ziyaretlerimi sıklaştırır, güncel sergilerini kaçırmamak isterim) karşıma çıkan Erol Eskici'ye ait eser bence pek sevimli duygular doğurdı, Mart sonuna dek gezilebilecek olan sergiyi yakalayan şanslılara selam olsun.


Bunca galeri hevesi, müze sevgili derken sonunda kendim de elime fırçayı aldım ve yağlı boyanın o leziz kayma hissiyatıyla mest olmuş bir vaziyette baykuş tipli tekneme kavuştum ve pek memnun kaldım, Masterpiece'in sadece hobi amaçlı gerçekleştirdiği etkinliğe de buradan selam olsun! :)


Patisseire de Pera'da bir kaçamak yapmışız akıllara zarar! Çok lezzetli ve çok zararlı her şeyin yeryüzünden kaldırılması protestosu düzenlesem yeri mi ne!? Sanırsın Paris'tesin!

Haftasonunda da yepyeni bir kurs başlangıç yaptım! 1 yıl önce aldığım kararlar ve girdiğim yollar doğrultusunda uzuunca süredir ertelediğim bir işe soyundum ve Tecvidli okuma kursuna kaydoldum. Üsteli pazar günleri kalkıp Bakırköy Osmaniye'deki İSMEK'te eğitimler gerçekleşecek ve 10 hafta 32 saat olduğunu, başvuru esnasında nisanda başlayacağını düşündüğüm kurs 20 küsur haftaya uzayacak, pek de iyi öğreneceğim diliyorum! Bu uğurda sabah akşam diyanetin sitesinin müdavimine dönüşmüş ve  British Accent'lara hayranlıklardan hafız seçimine vardığım nokta hayretler verici. Eğleniyorum nihayetinde, hayatımın en heterojen grubuyla bir ortamda buluşmuş, huzur dolmuş durumdayım, haydi hayırlısı olsun efenim.

Sağlıkla afiyetle olsun!

25 Şubat 2015 Çarşamba

Planlar Hayaller Gerçekler

Pek de güzel yoğunlaştırılmış programlardan geçtim geldim buradayım!



Aslında aklımdan geçen iş çıkışlarımda spora gidip, üstüneyse sadece evde dinlenme şeklinde günler geçireceğime kendimi inandırmış, etrafta da söylersem olacak sanıp her duyanın inanmaz bakışlarını aldırmaksızın spor, sağlıklı yaşam çizgimi bozmadan, ev düzenimi, ruh halimi stabil tutmak şeklinde çeşitli inanışlara girmiştim ki, Sakıp Sabancı Müzesinin Çarşambası, İstanbul Modern'in perşembesi, Pera Müzesi'nin Cuması, Paha Biçilmez İstanbul teklifleriyle gelen Salon İKSV'de Yok Öyle Kararlı Şeyler ve Son Feci Bisiklet ayyaşı olsun beni sosyalliklere sürüklemekle kalmadı, aynı zamanda tüm sosyal faaliyetler arasında kendimi alışveriş için kararsız gezmelerde bulmak oldukça pahalıya patladı. Alışveriş orucumu çok net ve de acılı şekilde patlatmış bulunuyorum. Kutlama elbisesi, Pera Müzesi'ndeki life is short, art long sergisi olsun, Devlet Tiyatrosu cevahir sahnesinde izlediğim Güneş Batarken Bile Büyük oyunu olsun, çeşitli buluşmalar minik yolculuklar derken eğlendim yoruldum yedim, kilo kontrolümü kaybettim ancak ruhumu doyuma yaklaştırma durumu sayesinde iyi hissettim.

Çünkü Güneş Batarken Bile Büyük idi.



Ah güle oynaya geçse hayat!


19 Şubat 2015 Perşembe

Sosyal Kelebekleme Projelerim

Nasıl heves belli değil, o kadar çok işi, etkinliği her şeyleri bir anda yapmak istiyorum ve tabii ki başaramıyorum. Sanat sepet işlerine merakım ise son 10 yılımda özellikle sabit hevesle sürüyor. Tabii ki üretim kısmında alabildiğine pasif kalsam da gayet ilgili bir sanat galerisi, müze, tiyatro takipçisi olmaya çalışıyorum. Her akşamımı okulda geçirdiğim son bir yıl haricinde de ruhumu doyurmaya dönük pek çok aktiviteye keyifle katılmıştım.

Bu okulun bitip rutinimin spor ve sağlık olduğu günlere de bolca tiyatro serpiştirmeye karar vermem doğrultusunda, dün gece, tüm günü yürüyerek geçirip üstüne spora gitmemişim gibi biraz daha yürüyerek Cevahir'de Devlet Tiyatrosu'nun Geçtim Ama Tiyatro'dan oyunu izledim.



Başrol oyuncularından önceden de Bahar Noktası, Inishmore'lu Yüzbaşı gibi oyunlardan tanıyıp sevdiğim Cengiz Baykal yanı sıra, keyifli bir ekip ve yine sahnede müzisyenlerden oluşan keyifli bir ambiyansta, Kosova'nın bağımsızlığını bekledik durduk :) Bağımsızlık gününe oluşturulan oyunun hazırlıklarını izlerken bolca kahkaha attıran, güldürürken düşündüren güzellikte repliklerin havada uçuştuğu, Prizren'i gezip gördükten sonra ne demek istediklerini çokça içten hissettiğim bir oyun oldu ve keyifle izledim. Yine siyasi dokundurmacalardan, rakının ayrana dönüşmesinden, kutulardan, milletvekili maaşlarına dem vurmalardan gidiyordu ancak gidebilmesi de başarıydı, mucizeviydi. Düşünenlere tavsiye ederim. Efsane repliğe gelecek olursak da;
"As God is my witness, as God is my witness they're not going to lick me. I'm going to live through this and when it's all over, I'll never be hungry again. No, nor any of my folk. If I have to lie, steal, cheat or kill. As God is my witness, I'll never be hungry again."

hope to be full always!

Sporda da Paris sokaklarında bisiklet turlarından, Yeni Zelanda Pancake parkurlarında yürüyüşlere çeşitli alanlarda çalışmalardayım, ölçümlere az kaldı.

Sağlıkla kalınız.

18 Şubat 2015 Çarşamba

Yaşam Dengesi

Hürriyet Pazar'dan severek takip ettiğim yazar Musa Dede'nin koçluk eğitimi esnasında çalıştığı, Yaşam alanları çemberi konusundan yazdıklarından ilgimi özellikle çeken ve A4'lerle uyguladığım kısmı altta paylaşıyorum.

"Herhalde vardı bir hayır. Böylece koçluk eğitimime başladım..
Sanırım sürecin ikinci modülü esnasındaydı. 'Yaşam alanları çemberi' üzerine çalışıyorduk. Çember koçluğun temel araçlarındandır. Türlü şekillerde kullanabilirsiniz. Mesela; (isterseniz elinize bir kalem alın, uygulamalı devam edelim) boş bir A4 kağıda bir çember çizersiniz, çemberi hangi konu için kullanacağınızı belirlersiniz. Bizimkisi yaşam alanları çemberi, yaşamınızı kuşbakışı görmenize yardımcı olur. Önce ayrı bir sayfaya yaşamınızı şekillendiren öğeleri listeleyebilirsiniz. Bunun için günlük, haftalık rutininizi oluşturan unsurlardan faydalanabilirsiniz. O günkü kendimden örnek vereyim (sıralama önemli değil); Dinlenme/Uyku, Beslenme, Kişisel bakım/Sağlık/Spor, Çalışma/Hizmet/Vazife, İş/Maddi gelir, İbadet, Seyahat, Öğrenim/Araştırma, Sosyalleşme, Aile, Sevgili, Sanat üretimi/tüketimi, Manevi gelişim, Medya, Ustam/Derviş Baba, Boş vakit/Serbest alan. 16 öğe etmiş. İlkin çemberinizin içini bir artı çizerek bölerseniz, oradan 16 eşit parçaya bölmek daha kolay. Sizin listeniz kaç öğeden oluşuyorsa çemberi o kadar eşit parçaya bölersiniz. Bölmelerin içine de teker teker listenizdekileri yerleştireceksiniz..
Koçluğun bir başka temel aracı da skala çizgisidir. Düz bir çizgi çizeriz. Çizginin başı '1', sonu '10' olsun. Çizgimizi eşit aralıklarla 1'den 10'a kadar tüm sayıları içerecek şekilde işaretleriz. Ölçeklendirmek istediğimiz konu neyse onu skalamıza uyarlarız. Bir cevap almak için soru sormak gerekir. Yapıcı cevaplar için sorumuzu yapılandırma biçimimiz de yapıcı olmalıdır. Mesela "neden mutsuzum?" soru biçimi yerine bu sorudaki maksadı ortaya çıkaracak şekilde bir formülasyon bulunmalıdır. Maksat 'mutlu olmak' ise soru şöyle olabilir; "nasıl mutlu olabilirim?". Bu soru biçimi daha çözümcü, daha motive edicidir. Bir kez soru sorulduğunda artık söz ettiğimiz kavramı açabilir, ilgili konuda kendimizi nerede gördüğümüze bakabiliriz. Skalamızı çizdik, mutlulukla ilgili, 1'den 10'a kadar numaralandırdık. Düşünelim; mutlulukla ilgili skaladaki en yüksek değer '10' bizim için ne ifade ediyor? Mutlulukla ilgili 10 değerinin çağrıştırdıklarını not alabiliriz, faydalı olur. Kendimizi o değere sahip olarak zihnimize yansıttığımızda nasıl bir 'ben' tasviriyle karşılaşıyoruz. O mutlu kişi neler yapıyor, nasıl yaşıyor, değerleri neler? Not almaya devam. Bu arada kendimize sorarız; "peki mutluluk konusunda kendimi 1 ile 10 arasında nerede görüyorum?". Kendimize verdiğimiz not çok düşük değilse, "bu notu bana verdiren hayatımdaki mutluluk vesileleri neler?" gibi bir tanımlama sorusu sorabiliriz, bu sorunun cevabı dikkatimizin olumsuzluklara saplanıp kalmasından ziyade, mutlu olmak adına elimizde olanları hatırlamamızı sağlayacak, moralimizi biraz daha yükseltecektir. Akabinde gelecek asıl önemli soru ise "mutluluğumu arttırmak için neler yapabilirim?" olabilir. Cevaben bulduğumuz olası yolları, kendimize önerilerimizi notlarımıza ekleyelim. Takdir edersiniz ki 10 değerine hemen ulaşamasak da yarım puanlık bir ilerleme dahi oldukça kıymetlidir. Süreci motive edici, uygulanabilir eylem adımlarıyla ilerletmemiz beklenir. Eyleme geçene kadar notlarımızı gündemde, göz önünde bir yerlerde tutarak ve bir açılım yaşayana dek zaman zaman üzerine çalışarak kararlılığımızı diri tutarız. Muhtemel eylem adımlarımızı listeleyebilir, önceliklendirip planlayabilir, bir takvime bağlayabiliriz. Dikkatin yöneldiği alanda doğal olarak bir hareketlenme başlayacaktır..
Dönelim yaşam alanları çemberimize, çemberimiz yaşam alanlarımızı oluşturan unsurlara göre eşit parçalara bölünmüş, listemizdeki unsurlar teker teker bölmelerin içine yazılmış. Şimdi her bölmenin alt çizgisini bir skala gibi düşünün. Çemberin merkezi 0 değeri, her yarıçap çizgisinin çemberin kenarına erişen ucu da 10 değeri olsun. Çemberi kesen her çizgi ayrı bir bölümün skalası. Artık bölüm bölüm skalalarımızı puanlayalım. Soru şu; "… alanında kendimden ne kadar tatminim, şu anda skalanın neresindeyim?". Bölmelerden herhangi biriyle başlayabiliriz. Diyelim ki 'aile', kendimize soruyu sorduk; "ailemle ilişkimden ne kadar tatminim, bu ilişkide benim için ideal olana oranla kendimi yahut ilişkimizi nerede görüyorum?", cevabımızın temsil bulduğu sayısal değer 6 olsun mesela, çemberin 'aile' bölümünün skala olarak kullandığımız alt çizgisinde '6' sayısını işaretleriz. Her bölümü böylece değerlendirip, puanlarımızı işaretledik. Sonra her bölümün skalasında işaretlediğimiz sayıdan, o bölümün üst çizgisindeki aynı sayı değerine bir eğri çizeriz. Böylece verdiğimiz puana kadar olan kısmı alanın geri kalanından ayırmış olduk. Bu kısmın içini tarayalım. Ve her bölüm için aynısını yapalım. Elimizde bölüm bölüm, verdiğimiz puanlara göre merkeze doğru içleri taranmış, biraz orantısız da olsa bir iç daire oluşmuş oldu. Bu noktada elimizdeki manzaraya dikkatle bakıp, ortaya çıkan genel tabloyu analiz etmeye çalışırız. Ne görüyoruz? Tablo dengeli mi? Hangi konularda gayretimizi arttırmamız lazım? Önceliğimiz ne olmalı? Çemberimiz taralı alanlarla ne kadar doluysa hayatımızdan o kadar tatminiz demek olmalıdır.. Taralı alanları arttırmak için neler yapabiliriz? Lokmaları ufak ufak yemek daha akıl karıdır. Elde ettiğimiz genel görünümde saptadığımız tüm dengesizliklerle, noksanlıklarla bir anda ilgilenemeyebiliriz. Yaşam alanlarımızla, dolayısıyla da yaşamımızla ilgili tatminkarlığımızı geliştirmek için kendimize aşamalı bir yol çizmeliyiz. Bu yöndeki önceliklendirmemizi doğru yapabilmek için koçluk sistemi şöyle bir kilit soru önerir; "Çemberdeki alanlardan hangisinde bir gelişme sağlarsanız bu diğer yaşam alanlarınızı da olumlu etkiler?". Vereceğiniz cevap öncelikli konunuzu ortaya çıkaracaktır. Buradan derinleşiniz, gerisi de gelecektir.. Bir zaman sonra 'yaşam alanları çemberi'nizi tekrar oluşturup geçmiştekiyle kıyaslayabilirsiniz. Bu çemberi daha spesifik konulara uyarlayabilir, o konunun unsurlarını irdelemekte kullanabilir, karar vermekte zorlandığınız ikilemlerde, tercih konusu olan herbir seçenek için ayrı çemberler oluşturup kıyaslama yapabilirsiniz. Tabi en ideali, her konuda olduğu gibi bu tür çalışmaları da anlaşabileceğiniz, püf noktaları bilen bir profesyonel, bir usta eşliğinde yapmanız olacaktır. Rast gelsin! Hayatta başarılar!"*

* Kaynak: http://sosyal.hurriyet.com.tr/Yazar/Musa-Dede_459/Yasam-alanlari-cemberi_28205396

Benim çemberimde pek çok eksik mevcut, gelişim hedefindeyim artık buradan izleyeceğim. Umarım daha etkin zaman kullanımına geçiş yapabilirim en kısa sürede!



Günlük rutinime dönecek olursam da pek sağlıklı besinler çizgisinde kalamadığım günler geçiriyorum. Sanıyorum ki henüz halet-i ruhiyem istediğim seviyelerde değil. Hurma ara öğün olarak bu aralar lezzetli bir tercihim olmuş durumda. Sporda da istediğim düzene geçememiş olmam, umuduma engel değil. Zira güzel günler gelecekte demekten başka elden gelen yok.

16 Şubat 2015 Pazartesi

Siyah!

Zira kadının adı da yok!


Hafta sonu geldi geçti, ve dahi pazartesi. Karalar bağladı Türkiye, ve dünyaya ulaştırılmaya çalışıldı çığlıklar. Tabii yine yüreklerde sonuna varamayacağı inancıyla gelen acı. Giysi protestosundan ekran karartmalarına içimizi karartıcı çeşit çeşit olaylar yaşandı da bir tane içimize su serpici başlık ortaya atılamamışken, ruh ve beden sağlığımla ilgilenemedim açıkçası. Junk food olsun, depresif ruh hali olsun kendim için en az ülkenin durumu kadar zarar verici oldum. Bunu yapmak geçmez sanırdım içimden, tamamen düzene oturttuğuma inanmak istiyordum ancak o denli güçlü bir iradeye sahip değilmişim henüz, bunu da fark etmiş oldum.

Hamburger kahvaltısıyla başlayan pazar günümün hemen öncesi, düzen tam bozulmamıştı hala, minik duyumlara karşın olayın ciddiyetinden kopuk olarak reggae dinlemeye, Maslak Volswagen Arena'ya gitmiş, aylar sonra konserde bulunmanın heyecanıyla kasveti dağıttık sanmıştık, yanılmışız. Bu ülke için, bu zihniyetlerimiz için söylenecek kelimeler sonsuz varılacak noktalar bu denli sınırlıyken, sağlık koruması gerçekten zorlu bir yolculuk, zoru başarmaya karşı ne kadar dirayetli olabileceğimi göreceğiz artık önümüzdeki süreçte. 

Bu günlerde en keyiflisi soya sütünü etrafıma kazandırdığıma inanmam oldu, bilmiyorum ne kadar faydası olur, sürdürülebilirlik gibi inançlarım var benim. Hatta bu yoldan yürüme hayallerim de var.

Daha fazla hayalin hunharca söndürülmediği geleceğe, sağlıkla ulaşma dileğiyle. Unutulmayacaksın #ÖzgecanAslan


Lütfen sağlık olsun!

13 Şubat 2015 Cuma

TGIF!

Bugün pek kısa! Hafta içi ya da sonu farketmezsizin her anımı dolu dolu sevmek gibi ideallerim olsa da, içimdeki küçük baltalayıcı boş durmuyor ve de cumaya hunharca kocaman sevgisini beslememi tetikliyor! Bugün de azami yeme dikkatimi koruyup gereksiz olacağını düşündüğüm hiç bir yiyeceğe el sürmezken aynı zamanda filtre kahve ile Wasa uyumunun ne kadar güzel olduğunu keşfetme mutluluğu yaşıyorum. Ananaslı tarçınlı yoğurdumu yemiş uykumu getirmişken kaçıvereyim ben artık! Haftasonu uzuun ve de yoğun!




Sağlıklı hafta sonları olsuun! 

12 Şubat 2015 Perşembe

Ne perşembe ama!

Yeni kararlara vardığım, daha önce aklımdan geçmemiş taptaze fikirlerin vizyonumu geliştirdiği sohbet ortamlarından aldığım keyif çok özeldir ve bu gece de tam tadı damakta kalası bir görüşme gerçekleştirdim. Brighton günlerinden pek sevdiğim bir dostum ile yine klasik mekanımda buluşup leziz zeytinyağlılar atıştırıp kahve tatlı kaçamağı ile devam ederken bir çok karar ortaya çıktı detaylanır da burada da anlatırım diliyorum. Altta akan sohbetin kesinlikle her türlü damak tadının üstünde olduğu bu gecede, sağlıklı beslenmeye haftanın en ağır darbesi de vurulmuş oldu sanıyorum. Üstelik tatlı tatmayacağım bile derken bunların yarısından çoğu mideme hüpleyiverdi anlayıp dinleyinceye dek hem de :)
Starbucks'taki sevimli canavarlar

Tüm gün gösterdiğim dirayet de yanıma kar kalsın diyelim :) Öğle yemeğinde bol yağlı soslu spagettiyle, her girdiğim odada ikram edilen defalarca karşı koyduğum cevizli baklavaya direndiğim kadar direnemedim!

Neyse ki kahvaltımda da gayet sağlıklıydım ve bu da gün için gayet motive edici olmuştu. Kahvaltımın en eğlenceli parçası o minnak köşeli Çerkez pidesi olan ceybegış (seslerin böyle bir şey olup detayının bilinmediğini öğrenebildim) olup afiyetle hüplettim. Görsel kalitesi hoş olmasa da kendime bugünden bir not ve geleceğe de fikir olması açısından bu da burada bulunsun. 
Lezzet-görüntü tezatlı kahvaltım
Ayrıca günün en güldüğün bir diğer sohbetinden da bahsedip gideceğim, evet kendime en benzer hayvanı sonunda buldum, meğer yaşayan kaya benim ruh eşim diğer canlım imiş! 
Yaşayan Kaya ile tanışın!
Bu da bugünlük vedam olsun, yarınım daha bol su ve daha dikkatli olsun diliyorum.


Sağlık olsun!

11 Şubat 2015 Çarşamba

Kara Kışa Teslim Olma-ma Sorunsalı!


Hava sıcaklığı mevsim normallerine gelmeye karar vermiş olsa gerek, 20 C'lere yaklaşan sıcaklıklardan uzaklaştık ve de beklenen seyrine ulaştık. İstanbul gibi megaköylerde hiçbir şeyin düzenle kolayca beklenemiyordu tabii ki okullar tatil edildi ilk iş olarak, tabii öğrenci ve öğretmenlerden oluşmayan şanssız grup için işkence başladı. Kendimi yol konusunda olumsuzlamaya henüz vaktim varken konuşmayayım ama gitmem gereken görevleri bekletmek zorunda kalacaksam ofiste olmak da anlamsızlaşıyor.




Masal şehirlerde yaşayamıyoruz tabii, bizim sokaklar poşete otur kay kıvamına geliyor. Sonuç olarak kendime kar beyazı terapisi yapmak dışında çeşitli baş ağrılarım ve halsizliklerim sonucu, pek konforlu olmayan günler geçirirken bir yandan da spordan uzaklaşma, sağlıklı beslenememe, çeşit çeşit sıcak içeceklerle kesintiye uğrama ve de bolca süt ile baltalamış bulunuyorum. Bunlar da küçük detaylar aslında zira o zencefiller sayesinde çok daha iyiyim şimdi! 

Bu esnada havadan yararlanıp ruhumu daha fazla beslemek için spora gitmeyi, koşumu, küreğimi, yogamı halletmeyi üstüne arkadaşlı buluşmalar, kahve ve tiyatrolar pek de iyi olur demiştim, olmuştu da :) Paşa Paşa Tiyatro Yahut Ahmet Vefik Paşa oyununu izledik. Böyle araya sıkıştırıp geçirmek içimden gelmese de gitme fırsatı bulanlara tavsiye edebileceğim bir oyunla karşılaştım. Osmanlı'ya da dönem oyunlarına da mesafemi korumaktan yana olsam da izlemesi keyifli, kahkahası bol olan bir oyunla karşılaşmak sevindirici oldu. 



Ruhumuza sanat iyi gelirken midemizi  es geçtiğimiz bir gece oldu ancak stoktan idare edebiliriz neyse ki hem de uzunca bir vakit :)

Sağlık olsun yeter ki!

9 Şubat 2015 Pazartesi

İlk Tarifim! Sütlü Brokoli Çorbası

Hazır yemeklerden, siparişlerden, yemek sepeti bağımlılığından kurtulma hedeflerim ile girdiğim karar silsilesi sonunda mutfağa girdim ve de brokoli çorbası pişirerek kendime en sağlıklı yollardan biriyle ziyafet verdim! Kendimi brokoli yemeyi ziyafet olarak adlandıracağımı tahmin bile edemezdim! 

işte sonuç burada:



Malzemeler ise:

  • 400 gr. brokoli
  • 1 dal pırasa
  • 1 küçük boy kereviz
  • 1 orta boy havuç
  • 2 diş sarımsak
  • 1 küçük arpacık soğan
  • 3 su bardağı su
  • 2  su bardağı su
Sosu için:
  • 1 yemek kaşığı un
  • 2 su bardağı organik süt
  • 1 küçük yumurta
  • 1 yemek kaşığı fesleğenli zeytinyağı
  • Tuz
  • Kekik
  • Karabiber
Tarifi: 
  1. Pırasa, havuç, kereviz, sarımsak, soğan yıkanıp temizlenerek rendelenir.
  2. Brokoliler kökünden ayrılıp yıkanır ve tüm rende sebzelerle birlikte tencereye alınarak üzerine suyu ilave edilir 15 dk kadar haşlanır.
  3. Diğer bir tencerede zeytinyağı konup unu ekleyip azıcık kavrulur.
  4. Un kavrulunca üzerine süt ve yumurta ilave edilir, çırpılarak kaynatılır. 
  5. Unlu karışım beşamel sos haline gelince ocaktan alınır. 
  6. Haşlanmış olan brokolileri ve sebzeleri el blenderından geçirilip ince bir hal aldırılır.
  7. Beşamel sos ile incelmiş sebzeler karıştırılır.
  8. Tuz, kekik ve karabiberi  ekleyip 5 dk kaynatılır.
Pek lezzetli, doyurucu çorba tamam! Servise Limon sıkılarak afiyetle yenir!


Akşam yemeğim dışındaki öğünlerime bakacak olursak bugüne ingiliz karbonatı ile hazırlanan alkali su ile başlayıp, ceviz incir kalkar kalmaz öğünümü tamamlayarak devam ettim.
kahvaltı peynir, zeytin, havuç, beyaz çay olarak klasik çizgisinde giderken tüm gün sahada stresli bir görevde olmamız sebebiyle ara öğünlere dikkat edemediğim gibi alkali su hazırlama fırsatı da bulamadım! öğle yemeği yemekhanede az ezogelin, az kuru pilav ve cacıktan oluşuyordu. Akşam için leziz çorbamdan bir kase, 2 kaşık yoğurt ve 1 dilim organik ekmekten oluştu! Bir sonraki öğünü düşünmeden spora koşmayı düşünüyorum. Umarım çorba da bana ve deneyecek olan herkese şifa olur! :) 

8 Şubat 2015 Pazar

Başlangıcım Devamını Getirsin!

Evet sonunda ben de belirli bir konuya odaklanıp blogger dünyası için küçük kendim içinse kocaman bir adım atmaya karar verdim. Daha önce defalarca açtığım birkaç yazı olsun paylaşıp bıraktığım hesaplardan sonra, nihayetinde hedefli günlük niyetine, beden ve ruh sağlığıma hizmet edecek her türlü aktiviteyi barındıran yazılar yazmak istiyorum. Bu sebeple Antigonemine baki iken sağlık bu kez çalıştığım sektörle birlikte, adres ismim de oldu! Sağlıklı beslenme, kilo ölçüler güncesi halinde olması ve oluşturmayı hedeflediğim düzenimi, besin tercihlerimi, kendim hazırladıysam tariflerini, kaçamaklarımı, paylaşımda olayım istedim. Bu kez gol olsun, lütfen olsun :)
Bu sürece sosyal faaliyet olarak spor salonum baş tacım olacak alkali suları, sassy sular, ingiliz karbonatları, elma sirkeleri göz bebeğim olacak ve gayet motive olacağım. 
Hafta sonunda bu uğurda organik elma sirkesi olsun, organik süt, organik ekmek olsun sağlıklı alışverişle beslenme düzenime hazırlık olarak değerlendirmiş olayım! Bir yağışlı, serin kış gecesinde, pazartesi sendromunu hissetmemişken, arkadaşlarda geçen cumartesi gecesi kaçamağımı, pazar gününe sağlıklı kahvaltı ve öğlen ile geçirmiş akşamı hafif atlatmışken, pazartesi yeni başlangıç olsun.

Tabii ki sayısal verilerle, kilo durumlarının görülüp incelenmesi gayet kolay olacakken, ruhsal dalgalanmalar için bu denli takip kolaylığı bulanamayacak. Tabii ki kendimce proses kontrolü sağlayabileceğimi tahmin ediyorum ve sanatsal ruh beslemelerini hayatıma geri kazandırıp, şehirdeki galeriler, müzeler, sergiler, tiyatro ve konserlerden oluşan ruhsal detokslarım da burada yer bulacak! 

08.02.2015 miladım olsun!

165 cm boyum da ek bilgi olarak dursun burada.
Mevcut durum kaydım ise budur: 

WHR de Hip-To-Waist Ratio) belin kalçaya oranını küçültmek gibi hedefler belirledim! kışın ayazından çıktığım yolun yazın sıcaklığında beni memnun etmesi beklentilerindeyim.

İnce kemik oranımı düşününce 50 kg'nin altı öncelikli hedefim haline gelmiş bulunuyor! Yağ oranımın düşerken kas oranımı arttırmak ve bunları işkence değil de keyifli bir şekilde ulaşmak istediğimi kendime de tekrar hatırlatarak başlangıç yazımın sonuna geliyorum.

Sağlık olsun efenim! :)