Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

19 Aralık 2016 Pazartesi

DOĞUM GÜNÜM KUTLU OLSUN

Heyhat 29'umu doldurup 30'lara yol aldığım bir  günümdeyim, sonunda yazmaya meylettim de nasıl oluyor bu kadar baş ağrısı anlayamıyorum. Yaşımın getirisi tabii ki hastalık olmasındı, o klasik söylemler de olmasa da olur. Huzur olsuun başka da pek birşey istemem esasen, manifestoya bağlamayacağım muhtemelen yine de gönlümden geçenler yok değil, bi tık daha iyi yaşam için uğraş gibi :) 

Ülkenin tarihinin en gerginleri değil belki fakat benim gördüklerim içinde aşırı tedirgin günlerden geçiyorduk. Sokakta olmak ayrı kasvet evden izlemek ayrı yorucu, izlemelerden kaçmak nereye kadar mümkün, insan yoruluyo tabii.

Kendime almayacağıma dair söylemlerde bulunmayı da alabildiğine kestim evet aldım pek de beğendiğim ürünler oldu bunlar gayet memnunum. Sürmeyeceğim dediğim ojeyi de sürdüm, renklendirmeyeceğim dedim saçla da ilgilendim oh iyi ki doğdum.

1 Aralık 2016 Perşembe

BİR TATLI ARALIK

Bir tatlı Aralık başlangıcı  yapmış bulunuyoruz :)

Buzz gibi bir İstanbul sabahına, miss gibi ağrılı bir başla uyanmamış gibi mutluyum. Çünkü uçak biletlerim var ve bunun düşüncesi bile aşırı güzel.

Kasım ayıma bir göz gezdirdiğimde, almadım diyemeyecek kadar alışverişte, gezmedim diyemeyecek kadar boğaz hattında çalışmam sözkonusu olsa da herhangi bir pişmanlık barındırmayışına sevgilerle.

Evet aşırı pıtırcık oldum zira bu ay benim ayııım! Aileme, arkadaşlarıma, kendime çok da güzel planlarım var :)

Yeni yıla, yeni yaşa, yeni kafa yapısına ulaşmalık fırsatlar bunlar hep, iyi değerlendiresin Mine kızım :)) RENK VEDAHİ DANS!!




15 Kasım 2016 Salı

AY ORTASI ANALİZLERİM

Kasım ayına da tıpkı hayatıma, kendime ve tanıdığım insanlara yaptığım gibi gereksiz ağır beklentilerle girmişsem demek. Hiç de beklentilerim doğrultusunda ilerlemeyen ayın ortasından selamlar. Plansız boğaz havası almadığım günlerde olacağımı beklentilerken, Baltalimanı'nından Karaköy'e, Kadıköy'den Süleymaniye'ye bolca aldım o havayı.

Sahaja yogayı, Macfit sporunu, leziz yemekleri, tuhaf olaylar silsilelerini, tesadüfleri ve daha pek çok durumlar yaşanıp geçerken insan umuda sığınmak istiyor pek tabii. Rutinler insanı olma konusunda fena ilerlemiyorum evet. Hala oil pullingler hala sürerken herşey güzel olacak mıydı, bekliyorum bekliyordum. Alerji testim en azından temiz çıkmıştı ve git gide daha az sağlık takıntılısı yaşıyordum. Alışveriş orucum sürüyorken 

31 Ekim 2016 Pazartesi

KISITLARIM VE BEN

Evet son yazıdan günümüze oldukça uzun bir zaman dilimi akmış geçmiş yine, yeniden. Temmuz ortasından beridir ki ülkece başımıza gelenlerdir, taşınma sürecim sonucu hiç de aklımdan geçtiğinin farkında olmadığım bir muhite göç etmelerim, hayatımın en absürt durumlarındaki duygusal çalkantılarım derken hayat ah ne tuhaf bir akıştasın.



Neyse ki değişmezlerimden biri yeniden hayatımda, ah evet sonunda yeni kısıt koymalarımla karşımdayım. İçimdeki çocuğa sınır koyma: hayatımın bi 25 yılını kadar alabildiğine sınır tanımaz geçirmişken son 3 yılımda da olabildiğince despot bir ebeveyn kıvamında kurallarla geçmekteydi. Zira kendimle konuşmalarım asla susmuyordu.

İşte radikal kararlar sürecimde yepyeni ya da yeniden gündem yaptığım başlığım: harcamadan yaşamak. Temel temizlik malzemelerim ve sağlıklı olan besinlerim haricinde, 31 Ekim 2017 deadline oluşturan yeni bir serüvene başlıyorum! Ah evet kesinlikle izlediğim bir belgeselden etkilendiğim doğrudur. Aşağıda kendime hatırlatma linkinin de bulunduğu bir daha hatırlattı ki, sürdürülebilirlik yöneleceğim alanlardan olacaktır.




Bir diğer kritik kararım da kasım ayı boyunca, Boğaz hattında plan yapmayacağım gibi arkadaşlarıma da vakit ayırmayacağım durumu olacaktır. Uzadıkça uzayan, plan ayarlayamama, trafikte ölen saatler, gecikmeler, ertelemeler derken kendimi ev insanı olmaya yönlendirdi. Tabii ki haftada 3 günü spora, 2 günü YDS kursuma ayırma kısımları hariç, kalan zamanı da AÖF ve YDS için ders ile, meditasyon ve sessizliğin sakinliğinde sıcacık evimde geçirme hayallerine kapıldım.



Babamın aşırı pesimist bir tavırda tekrarlayıp durduğu hiç bir gün yoktur ki geçen günü aratmasın önermesi ile beklenti yapma sözleri aksine güzel olaylara, günlere inancımı kaybetmeye henüz hazır değilim sanırım, selam olsun huzur günleri!:)

11 Temmuz 2016 Pazartesi

Yazı Ortalamışken

Tabii ki yazlar ortalansa da yazılar hep yarım yamalak...
Uzun uzun yazmalıyım baskılamalarıyla kendimi engelliyorum en çok.
Tüm engeller kafamın için de biliyorum da yine de duvarlar var diyorum.
Kendime ne çok yükleniyorum ve nasıl da söz geçiremez oluyorum en sonunda.
Ramazan bitti, bayram geçti, Akdeniz'i ve Ege'yi hayırladım bu yıllık. Geriye birkaç İstanbul civarlı Karadeniz ve Marmara kaçamağı yapar da yazı bitiririm diyorum da asıl bitecek olan Fulya maceram. 
Ne kadar çabuk bağımlılık geliştiriyorum. 
Çocukluk evimden başka hiç bir yerde 3 yıldan uzun kalmamışken istemdışı gelişmelere tepki göstermeden edemiyorum.
Ne çok hayali eşzamanlı yaşıyorum.
Kariyer değişikliğine azmetmek en makulu olacak belki, rehavet ah o ağırlık, o garanticilik o buldumculuk...
Yoga ve meditasyonu alabildiğine sürdürme çabalarım bir yana da bu prozac içmiş şekilde dolaşmaksa huzur, evet o alanlarda takılıyorum bolca.

Ve kaliteye taktım en çok da. Her konuda. Beslenmede, insan ilişkilerinde, giyim ve dekorasyonda. Yeni almamak için harcadığım çaba yanında elimdekilerden de arınmak en çok uğraştığım konu başlığı oluverdi son günlerde... Tabii tek başıma gelmemiş olabilirim bu seviyeye, pek sevgili Selis'imin izi de olabilir :) Evimde belki en sevdiğim neyse olan Dünya küremi bile attım ben bu yoldan dönmem artık!

Bir de başımızdan eksilmeyen kara bulutlar var ki, hiç bir şekilde ruh ve beden sağlığıma katkı sağlayamayacağı sebebiyle bahis konusu bile yapmaya değmezdi. En çok da deprem beklentisi ruhuma zararda olup kabuslardan kurtulmayı başaramasam da güzel günlere umudu korumak en büyük çabam. Gelesin güzel günler...

13 Nisan 2016 Çarşamba

Rutinler Problematiği

Bu mecra benim kaçıp sığındığım, sığınak olarak görmekte bi beis görmediğim ve istediğim her an yazabileceğim bir platform olmalıdır düşüncesiyle başladım pek tabii. Daha önce defahatle bahsettiğim gibi, kendime koyduğum kuralları arttırmanın da işe yaramadığı bir durumla daha karşı karşıya kaldım an itibariyle.


Kendimi manasızca patlamalar yaratmış parasoley gibi hissediyorum böyle zamanlarda. Neyse ki Fotoğraf Kursum belki ileri seviye sonrası temel fotoğrafçılıkla dönmek, bu yoğun günlerim öncesi derde deva gibi adeta!

Kendimi her türlü sanattan soyutlayıp bolca depresif hissediğim günlerden sonra, sinema, tiyatro fotoğraf çekimi için turistik bölge ziyaretleri olsun iyi hissettirdi ruhumu, iyi hissetmeyi pek seviyorum!


Yan kadrajım, yeşili kaymış fotoğraflarım falan, gayet eleştirel yaklaşan, beğenmeyen bir hocam varken, ben yine de eğlenecek bir konu başlıkları buluyorum elbet, metrobüste uyurken yakalanmamalı bana tanıdıklarım, trafikte de telefonla konuşmamalı, zira affetmem yakalarım. Papparazi fotoğrafçılığı teklifi gelmemiş gibi takılayım ben :)


BTW gayet editlemem gereken çeşitli fotoğraflarımı buralara atma sebebimi çözemiyor olabilirim ancak sabah yazdığım ve kaydolmayan entry teşebbüsümden sonra, uyumadan önce gitsin istiyorum uzay boşluğuna!



Önüme fazlaca karar vermem gereken zaman girince tabii, böylece dokulardan gitmek makul geliyor, white balance dengesi sağlayamamış olsam da :)

Rutine oturtmak zor zira, zinciri kırmayacağım dediğim 9556 adet iş olunca olmuyor demek ki. Minimal bir hayata kayacağım ben de elbet birgün!

8 Mart 2016 Salı

EMEKÇİLİK

Emek olmadan yemek olmaaaaz-lardan geldiğimiz noktaya bakacak olursaak Emekçi kadınlar günü kutlamak münasebetiyle çeşitli sosyal mecralarda dönüp duran, bugün göz göre göre geçen, yarın tarih olacak sloganları yazıları toplayıp da avşivleştirmek istedim. 

Olur da yıllar geçer ve seksist söylemlerin yok olduğu bi dönem gelirse, ne kötü dönemlermiş der yaşanan o gelecek günlerde sevgi duyarız. Ha yok iyileşemeyip artarak sürüp gitme durumunu olursa da ki umarım olmaz. Çünkü mutsuz kadınlar döneminden geçiyoruz, baskıyı etraftan alıp zihin süzgeçimizde kallavileştirip üzerimize yağdırıyoruz. Zira ben kendimden bilirim en çok döndürmeleri, kendime saplamaları...


Hayatımda en çok kadınla, yaşıtım ya da yetişkin hatta oldukça olgunlar da varken içlerinde, dokunabilsem etkilesem umut katsam diyorum. Ağzımı açtığım anda ise kendimi ne kadar hallettim, yolun neresindeyim sorgusuyla susuveriyorum. Ah değişimler olumluya olsun isterim!




Özgecan Arslan için park açılırken, müstehcen bulunmuş heykeli iyi mi!?







29 Şubat 2016 Pazartesi

ARTIK GÜNDEN BAHARA SELAM

Bir kışı daha yemiştik bu ahir ömürlerden ve yeniden baharlar geliyordu, zaten hep gelirdi, şairin de söz verdiği gibi...

Leonardo'nun bile Oscarlı oyuncu olduğu, fenerin şampiyonluğunu yaklaştığı, cycling dersinde aşırı yorulup bir daha gitmemeye kesin gözüyle baktığım bir günü birirken, artık günle, 1 fazladan olup kendine uygun baymışlık seviyesindeydi.

Bol kafein üstü omega 3'lü, antioksidanlı beslensem de, dıştan ve içten gelen baltalayıcılarla huzursuzluk dolu sendromlu bir pazartesiyi yemiş, şubatı da yemiştim.

That Sugar Film izlememiş gibi, şekerin zararlarını bilmezmiş gibi kadar çok çikolata ve kurabiye de yemiştim. Kendimi bırakmalar ayı olarak gördüğüm Mart için 2014'te ve 2015'tekiyle kapışmakla kalmayıp zorlayacak da belli ki, şekersiz yaşam deneyeceğim. işte bunun heyecanıdır beni bu baharda sarıp sarmalayacak olan da!


18 Şubat 2016 Perşembe

ENSEYİ KARARTMAMA

Ülkem, ah dertli ülkem ve tekerrür eden acılar...

"Bireysel travmalarımıza ek olarak, toplum olarak da sürekli travmatize oluyoruz. Türkiye'de doğmanın/yaşamanın acı bir getirisi bu."

16 Şubat 2016 Salı

DEĞİŞKEN DİNAMİKLER

Kendimi astrolog edalarıyla cümleler kurarken, etrafınızda oluşan sert değişim rüzgarlarından minimum etkilenmek için çenenizi tutmalısınız vari cümleler kurarken yakalıyorum da ah o çeneciğim kapanmıyor! 

Yıllar geçiyor ve sektörel kişiler sabit. Siyasi ve dini tartışmalara tahammülüm yok vefakat bi şekilde atlayıveriyorum!

Yılların sorunlu kişisi bir siyasi dalgalanma sonucu kalkıp ofisimize geliyor, yetmiyor odaya geliyor, karşıma oturuveriyor!

Yetinmeyi bilir misin sana verdiği kadarıyla hayatın.        

Engeller kafada biliniyor ama icraatta sonsuz karamsarlık!

İşte bu durumlarda renktir beni buraya bağlayan, solmasa renkler...




8 Şubat 2016 Pazartesi

ZOR DURUM TUTUMU

Aylar aylar süren, izinlerde, tatillerde, her düşünce arası kendime zaman ayırarak, yazıp çizerek oluşturduğum, sarıp sarmaladığım hassas ruhuma pansumanlarımı spor salonları, yoga merkezleriyle ruhani etkinliklerle pekiştirip durulmuştum. Pek tabii kararlar çıktı, derken tek bir olumsuz haberle kurguladığım tatlış ruh halim hooop baltalandı. Korkunç düşünceler içinde bir hafta sonu geçirmişken şubatın 2. haftası kararları aldım. Baştan mağlup olmayayım da ah ne kadar ütopik. Şöyle ki:

- Sağlıklı beslenme durumunda geliştirdiğim alışkanlığa sadık kalıp temiz besleneceğim,

- Egzersizlerime ve sporuma devam edip kondüsyonumu düşürmeyeceğim.

- İyi Hissetmek kitabından edindiğim görevleri harfiyen yerine getiremesem de varlığını kendime tekrarlamayı görev edineceğim.

- Her şeye beklentiyle yaklaşmak yerine, olası durumların zaten belirsizliğine dair realist yaklaşağım.

- Ülkeden gidebilmek beklentisiyle oturup durmak yerine, yerinde harekete geçip gerçekleyeceğim!

- Minimalist yaşam çabalarımı hatıramda bulundurup, tüketim toplumu bireyliğine direneceğim.

- İzlememeyi sürdüreceğim, kasım ayından beri süregelen film izlememe, dizi-tiyatro işlerine girmeden, istediğim türde kitaplar üzerinden devam edeceğim. Bu aralar, kişisel gelişim tabanlı, psikoloji, felsefe durumu üstünde gideceğim. 

- Saykodelik görsellere abanacağım :) zira renkler beni çıldırtıyor.



Paul Robertson


- Beslenmeye ve alışveriş tutumumu son 45 gündür sıfır giysi alışverişi ve yaklaşık 1 yıldır falan sıfır kötü hamburgerli menü şeklinde geçirmiştim. Derken Nike tabumu yıkışımın şerefine aldığım spor ganimetlerimi artıran Air Maxlerim olsun, koca bir Burger King hamburger menüsünü soğan halkalarını, cipsleri soslayarak yuvarlayıverdim. Bunların vicdan azabını çekmiyorum, maksimum zararı verebilecek olan ise yine 2 ay sonra Djarum almış olmam. 

- Kısıtlarımı özel durumlarda aksatabileceğimi bilmek pek güzel!

31 Ocak 2016 Pazar

HAFTASONU ÜZERİNDEN OCAK AYI ANALİZİ

Alışkanlıklar için söylenen o 21 gün dayan sonra geçecek durumları nasıl yalan belli değil. Aylar, aylar geçse de geçmeyen durumlar var. Cumartesi gecesini evde geçirmekten sıkılmak gibi! Konum itibariyle bi 1 ila 10 km.lik alanda yani yayan ya da araçla 15 dk'lık sürelerde ulaşabileceğim mesafelerde binlerce mekanda milyonlarca -ki abartmıyorum gerçekten rakam bu seviyede- insanın eğlendiği, coştuğu esnada kendimi yerleştirdiğim ortamı düşününce, kafamın durumları da ortaya çıkıyor. İstanbul elimden öpüyor.


Oysa sadece 1 hafta önce, cumartesi gecesini evde sıkılmadan geçirebilmeyi başarıyordum. O gün Feriköy organik pazarı ganimetleri götürmüştüm tabii ondan da olabilir ancak bugünün de çeşitli organikleri var çok şükür! ve fakat o kadar da başarılı değiller! Neyse ki varlığından bile mutlandığım arkadaş sürprizleri bambaşkaaa!



Çok sevimli bi defterim var artık içine Şubattan itibaren pek detaylı notlara gireceğim muhtemelen, sayısalcı kafası arkadaş da bi başka azizim. Yaseminciğime bi kez daha teşekküüür! 




Ruhuma besinlere bakacak olursam da sunumlu besleyici geç kahvaltımı dengeleyemeye çalışırcasına iki koca paket doritosla humuslu akşam atıştırmacamı akşamlık 20 dk.da mideye hüpletmem ibretlik oldu.

Analiz detayına da girersem, Ocak ayının 23 gününde Gym'de bilfiil çalıştığımı, bir gün ayakkabı unutarak gittiğimi ve 3 günü de şehir dışında olduğumu göz önünde bulundurunca biraz daha makul sayılarda günü salonda geçirmeye karar verdim. Zira ocak ayının son bikaç günü inanılmaz yorgun geçti ve boğazım şişti. Halsizliğimi gündüz uykularımla toparlamaya çalıştığım haftasonuyla ayı bitirmişken, nispeten daha az sayıda katılımlı günlerimle, istirahatlarimle daha kaslı olarak marta uzanma dileğimle ayı kapatıyorum.

Güzel gel bana, bize insanlığa şubat, lütfen! :)


28 Ocak 2016 Perşembe

AVUNMAK

Ne avutur ki beni,
Kendimden başka.
                Turgut Uyar

Özlü sözler, şiirler falan neredeyse kendimi bildim bileli mesafeli olduğum edebi türlerdi. Sonra nasıl olduysa yukarıdaki cümlelerle karşılaştım ve çok etkilendim. Şöyle ki her zaman söylenen, ortada dönüp duran klişelerde bir yol yordam arama eğiliminde bir hafta geçiriyorum. Sorunun tamamen kişisel ve dönemsel olduğumu bilsem de, müdahil olamadığım olayların halet-i ruhiyemi etkilemelerine izin vermesini engelledim sanıyordum. Görünen o ki o kadar da başaramamışım.

Sürece inanmak son aylarımın bir başka favorisi, o sürecin dönüp dolaşıp beni iyi hissettirecek bir yol bulunduğu da inancımı körükleyici. Neyse ki son günlerde de her zamanki gibi favori durum aynı, iyi ki spor var iyi ki arkadaşlar :) Kas kastırmak da böyle bir durummuş demek. 


Kendimi kontrol etmek, iyi bakmak, ruhumu ve bedenimi sarıp sarmalamak, beslemek, doyurmak, hareket ettirmek, dinlendirmek ve her türlü duruma karşı avutmak zorunda olmak düşününce nasıl da gözde büyüyor, uygulamada da arada ufak arızalar çıksa da oluyor işte bir şekilde insan kendine iyi bakıyor. 

İstediğim güne de sığdıramadım yazıyı. Bu da böyle olsun. kafası dağınıklı karışıklı. Biraz bademciği şişli biraz ateşi yüksekli.

26 Ocak 2016 Salı

TERSİNİ TEBBET

Yıllar yılı kullandığım, ailemden öğrendiğim çeşitli tabirlerin aslında herkesçe kullanılan ulusal yaygın dilden olmadığını fark ettikçe girdiğim gülümsemeli haller bir yana çok mutlu olduğum bir hediye almışken dün, kapılıverdim bu düşüncelere.

Çok düşünceli, aşırı kibar resmi işler sorumlusu arkadaşın elleri dolu gelerek, "umarım herkesin sevdiği renkte vardır" dediği anda gözüme çarpıveren TUPTURUNCU ajanda ile, herkes seçime yönelmişken bana kalan favorim olmuştu. Buraya kadar da her şey normal zaten. 

Derken yerime oturdum, kapağını açtım ve gördüğüm:



İşte açtığım an vuruldum!!

Tersine tebbet bi ajandam olmuştu, hemmen 2016'yı bitirmiştim.

Mısmıl olsa kesinlikle bu kadar sevemezdim.

Apışıp kaldığım bi günde bu defterle ilgilenmek en büyük keyfim. Majezikperver bi günden huzur serpiştirmeleriyle karküresi içinde gibi yaşamak ne güzel!

Klişe manzaralardan sıkılmama konusunda irademe de saygım var. İyi ki İstanbul'dayım dediğim günler artarak çoğalabilirler :)




Spor hala en favorim ve esnemelere doyamıyorum. Sıcakta esnelemeler de kedileşmek sayılır mi?! 




Hazırladığım deneysel lezzetlerle de çılgın iştahıma müdahale ediyor olmak pek iştah dizginleyici. Zira ne pişirsem hüüüp bitiriyoruuuum! Her lezzete italyan efekti katma çabalarım, sarımsak, mozzarella, zeytinyağı, fesleğen, kurutulmuş domatesle müdahalede bulunmak engellenemez olmuştu.




vakt-i zamanında ofisime başladığımda ilkbahardı, yaz geçti güz geçti karlı günleri de gördük ya, bakalım ne sürprizlere gebe günler...


23 Ocak 2016 Cumartesi

BIRAKMAYI ÖĞRENMEK

Ben de artık başladığım işleri yarım bırakabilen biri oldum. Bu konunun beni bu kadar sevince boğması da normal sanırım. Hayatımı sürekli hedefler peşinde koşan olarak nitelendirenlere bezdiğimden midir, yoksa içimdeki azmin sonuna yaklaştığımdan mı bilmem çok güzel bırakıyorum, çok da iyi oluyor.

Pek bir istekli başladığım Fransızca kursumu 3 haftada bıraktım, azimle okuyacağım sandığım Fotoğrafçılık ve Kameramanlık bölümünü vizelere gidememişken, finallerle geçmeyi mümkün görmeyip bıraktım. 

Düzenli yazma konusunda kararlı olduğumu düşündüğüm blog yazma için motivasyon oluşturma isteğimi bıraktım.

Canımı sıkan insanlarla yıllar yılı süren arızalı ilişkilerimi bıraktım. Ardımda bıraktığım herkes ve her şeyle bir parçam kaldı muhtemelen ama bırakabilme yeteneği olarak görmek saçma olsa da her şeye bağımlı modda yaşayabilen biri için bunlar güzel işler.

Kötü beslenmeyi de külliyen bırakmış olabilirim. Aylardır Fast Food yemediğim gibi Yemeksepetini açık yarım saat dolanıp gördüğüm her yiyeceğe duyduğum soğukluk sonuçta bana leziz mi leziz bir somon yedirtti, üstelik kepekli kısırla birlikte inanılmaz keyifliydi, hatta 5 aydır gelmeyen ilhamımın kaynağı bile olabilir bu kim bilir!


Bir de bırakmadıklarım ve bundan da gayet mutlu olduklarım var. Örneğin spor! Haftamın büyük çoğunluğunu, 5-6 gününü geçirip de serotoninle çıldırarak gelip huzurla okuyup sızdığım günleri bırakmak nasıl olabilir ki!

Üstelik artık salonda pek sevgili arkadaşımı da spor güruhuma dahil edip gönlümce şapşikleşebiliyorken birlikte, nasıl olsun zira o tam bi tatlış bebek! Hatta bence asıl ilham o oldu :)


Karlı kışlı atıştırmalı soğuklu bir istanbul gününü de yalnız kalmaktan hiç hoşlanmadığım tek gün olan cumartesi yalnız geçirmekten keyif alır hale gelebildiğim için de gayet okeyim. Okumak da iyi ki var. Martılar kara inat sararan havada uçabiliyorsa bunlar hep ilham, ben teee nerelere kadar uçar giderim kimse tahmin bile edemez! Zira bu denli olumlu gelişme katedebileceğimi, psikolojimdeki değişimin beklentilerimin üzerinde iyi gitmesi hep şükran sebeplerim...