Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

31 Ocak 2016 Pazar

HAFTASONU ÜZERİNDEN OCAK AYI ANALİZİ

Alışkanlıklar için söylenen o 21 gün dayan sonra geçecek durumları nasıl yalan belli değil. Aylar, aylar geçse de geçmeyen durumlar var. Cumartesi gecesini evde geçirmekten sıkılmak gibi! Konum itibariyle bi 1 ila 10 km.lik alanda yani yayan ya da araçla 15 dk'lık sürelerde ulaşabileceğim mesafelerde binlerce mekanda milyonlarca -ki abartmıyorum gerçekten rakam bu seviyede- insanın eğlendiği, coştuğu esnada kendimi yerleştirdiğim ortamı düşününce, kafamın durumları da ortaya çıkıyor. İstanbul elimden öpüyor.


Oysa sadece 1 hafta önce, cumartesi gecesini evde sıkılmadan geçirebilmeyi başarıyordum. O gün Feriköy organik pazarı ganimetleri götürmüştüm tabii ondan da olabilir ancak bugünün de çeşitli organikleri var çok şükür! ve fakat o kadar da başarılı değiller! Neyse ki varlığından bile mutlandığım arkadaş sürprizleri bambaşkaaa!



Çok sevimli bi defterim var artık içine Şubattan itibaren pek detaylı notlara gireceğim muhtemelen, sayısalcı kafası arkadaş da bi başka azizim. Yaseminciğime bi kez daha teşekküüür! 




Ruhuma besinlere bakacak olursam da sunumlu besleyici geç kahvaltımı dengeleyemeye çalışırcasına iki koca paket doritosla humuslu akşam atıştırmacamı akşamlık 20 dk.da mideye hüpletmem ibretlik oldu.

Analiz detayına da girersem, Ocak ayının 23 gününde Gym'de bilfiil çalıştığımı, bir gün ayakkabı unutarak gittiğimi ve 3 günü de şehir dışında olduğumu göz önünde bulundurunca biraz daha makul sayılarda günü salonda geçirmeye karar verdim. Zira ocak ayının son bikaç günü inanılmaz yorgun geçti ve boğazım şişti. Halsizliğimi gündüz uykularımla toparlamaya çalıştığım haftasonuyla ayı bitirmişken, nispeten daha az sayıda katılımlı günlerimle, istirahatlarimle daha kaslı olarak marta uzanma dileğimle ayı kapatıyorum.

Güzel gel bana, bize insanlığa şubat, lütfen! :)


28 Ocak 2016 Perşembe

AVUNMAK

Ne avutur ki beni,
Kendimden başka.
                Turgut Uyar

Özlü sözler, şiirler falan neredeyse kendimi bildim bileli mesafeli olduğum edebi türlerdi. Sonra nasıl olduysa yukarıdaki cümlelerle karşılaştım ve çok etkilendim. Şöyle ki her zaman söylenen, ortada dönüp duran klişelerde bir yol yordam arama eğiliminde bir hafta geçiriyorum. Sorunun tamamen kişisel ve dönemsel olduğumu bilsem de, müdahil olamadığım olayların halet-i ruhiyemi etkilemelerine izin vermesini engelledim sanıyordum. Görünen o ki o kadar da başaramamışım.

Sürece inanmak son aylarımın bir başka favorisi, o sürecin dönüp dolaşıp beni iyi hissettirecek bir yol bulunduğu da inancımı körükleyici. Neyse ki son günlerde de her zamanki gibi favori durum aynı, iyi ki spor var iyi ki arkadaşlar :) Kas kastırmak da böyle bir durummuş demek. 


Kendimi kontrol etmek, iyi bakmak, ruhumu ve bedenimi sarıp sarmalamak, beslemek, doyurmak, hareket ettirmek, dinlendirmek ve her türlü duruma karşı avutmak zorunda olmak düşününce nasıl da gözde büyüyor, uygulamada da arada ufak arızalar çıksa da oluyor işte bir şekilde insan kendine iyi bakıyor. 

İstediğim güne de sığdıramadım yazıyı. Bu da böyle olsun. kafası dağınıklı karışıklı. Biraz bademciği şişli biraz ateşi yüksekli.

26 Ocak 2016 Salı

TERSİNİ TEBBET

Yıllar yılı kullandığım, ailemden öğrendiğim çeşitli tabirlerin aslında herkesçe kullanılan ulusal yaygın dilden olmadığını fark ettikçe girdiğim gülümsemeli haller bir yana çok mutlu olduğum bir hediye almışken dün, kapılıverdim bu düşüncelere.

Çok düşünceli, aşırı kibar resmi işler sorumlusu arkadaşın elleri dolu gelerek, "umarım herkesin sevdiği renkte vardır" dediği anda gözüme çarpıveren TUPTURUNCU ajanda ile, herkes seçime yönelmişken bana kalan favorim olmuştu. Buraya kadar da her şey normal zaten. 

Derken yerime oturdum, kapağını açtım ve gördüğüm:



İşte açtığım an vuruldum!!

Tersine tebbet bi ajandam olmuştu, hemmen 2016'yı bitirmiştim.

Mısmıl olsa kesinlikle bu kadar sevemezdim.

Apışıp kaldığım bi günde bu defterle ilgilenmek en büyük keyfim. Majezikperver bi günden huzur serpiştirmeleriyle karküresi içinde gibi yaşamak ne güzel!

Klişe manzaralardan sıkılmama konusunda irademe de saygım var. İyi ki İstanbul'dayım dediğim günler artarak çoğalabilirler :)




Spor hala en favorim ve esnemelere doyamıyorum. Sıcakta esnelemeler de kedileşmek sayılır mi?! 




Hazırladığım deneysel lezzetlerle de çılgın iştahıma müdahale ediyor olmak pek iştah dizginleyici. Zira ne pişirsem hüüüp bitiriyoruuuum! Her lezzete italyan efekti katma çabalarım, sarımsak, mozzarella, zeytinyağı, fesleğen, kurutulmuş domatesle müdahalede bulunmak engellenemez olmuştu.




vakt-i zamanında ofisime başladığımda ilkbahardı, yaz geçti güz geçti karlı günleri de gördük ya, bakalım ne sürprizlere gebe günler...


23 Ocak 2016 Cumartesi

BIRAKMAYI ÖĞRENMEK

Ben de artık başladığım işleri yarım bırakabilen biri oldum. Bu konunun beni bu kadar sevince boğması da normal sanırım. Hayatımı sürekli hedefler peşinde koşan olarak nitelendirenlere bezdiğimden midir, yoksa içimdeki azmin sonuna yaklaştığımdan mı bilmem çok güzel bırakıyorum, çok da iyi oluyor.

Pek bir istekli başladığım Fransızca kursumu 3 haftada bıraktım, azimle okuyacağım sandığım Fotoğrafçılık ve Kameramanlık bölümünü vizelere gidememişken, finallerle geçmeyi mümkün görmeyip bıraktım. 

Düzenli yazma konusunda kararlı olduğumu düşündüğüm blog yazma için motivasyon oluşturma isteğimi bıraktım.

Canımı sıkan insanlarla yıllar yılı süren arızalı ilişkilerimi bıraktım. Ardımda bıraktığım herkes ve her şeyle bir parçam kaldı muhtemelen ama bırakabilme yeteneği olarak görmek saçma olsa da her şeye bağımlı modda yaşayabilen biri için bunlar güzel işler.

Kötü beslenmeyi de külliyen bırakmış olabilirim. Aylardır Fast Food yemediğim gibi Yemeksepetini açık yarım saat dolanıp gördüğüm her yiyeceğe duyduğum soğukluk sonuçta bana leziz mi leziz bir somon yedirtti, üstelik kepekli kısırla birlikte inanılmaz keyifliydi, hatta 5 aydır gelmeyen ilhamımın kaynağı bile olabilir bu kim bilir!


Bir de bırakmadıklarım ve bundan da gayet mutlu olduklarım var. Örneğin spor! Haftamın büyük çoğunluğunu, 5-6 gününü geçirip de serotoninle çıldırarak gelip huzurla okuyup sızdığım günleri bırakmak nasıl olabilir ki!

Üstelik artık salonda pek sevgili arkadaşımı da spor güruhuma dahil edip gönlümce şapşikleşebiliyorken birlikte, nasıl olsun zira o tam bi tatlış bebek! Hatta bence asıl ilham o oldu :)


Karlı kışlı atıştırmalı soğuklu bir istanbul gününü de yalnız kalmaktan hiç hoşlanmadığım tek gün olan cumartesi yalnız geçirmekten keyif alır hale gelebildiğim için de gayet okeyim. Okumak da iyi ki var. Martılar kara inat sararan havada uçabiliyorsa bunlar hep ilham, ben teee nerelere kadar uçar giderim kimse tahmin bile edemez! Zira bu denli olumlu gelişme katedebileceğimi, psikolojimdeki değişimin beklentilerimin üzerinde iyi gitmesi hep şükran sebeplerim...