Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

22 Mart 2015 Pazar

Eğlenmelik Bunlar

Planlar yapılırken başımıza gelenlerdir ya hani hayat. Hah işte bunu idrak ettiğim birkaç günlük süreci tamamlamış bulunuyorum.

Eveet sağlıklı beslenmeyi de bir çok konuyu olduğu gibi yanlış anlamış bulunuyorum. İcraatta güzel görünen, şekersiz pişirilmiş balkabağına burçak bisküvimi, hindistan cevizi rendemi karıştırarak oluşturduğum tatlımsıyla başladı herşey.

Yani zaten ilerliyordu, o da tuzu biberi oldu da denebilir pek tabii. Diyeceğim o ki perşembe akşamı kalkıp bir büyük kase tatlının yarıdan çoğunu aç karna ve bikaç dk içinde yuvarlayınca, sonra ortaya çıkan pek haşin mide bulantılı, bol halsizlikli çırçır oldu!

Cuma ofiste tam bir kabustu, hastanelerle bu denli muhatap iken, kalkıp muayene olmaya direncimi gösterip kafamı kaldıramadan akşamı ettim, evde de uykuyla geçen bir gece sonunda cumartesi akşamüstü biraz toparlanabilmiştim.

Tabii bu kadar detaya neden giriyorum, herşeyin azı karar çoğu zarar, minimalist yaşamdan ödün vermemeliyiz diyebilmek için.

Bu kadar kafaya taktığım bir durumken, ne yeme içme, ne spora gittiğimde geçirdiğim saatler, ne harcamalar, ne de sevmeler konusunda minimalist çizgisinde kalamıyorum. Hepsinde eş zamanlı minilmeye çalışınca da kaosun ortasında kalıp başarısızlıkla sonuçlanan teşebbüslerimle başbaşa kalıyorum.

Ev konusuna dönecek olursak, pek sevgili favori bloggerım olan Sezen Mushaboom8 de belirttiği üzere ev üzerinden giderken, ki beslenmesine, sporuna, alışverişine de dikkat ederken, ben neden benzer yolda ilerlemeyeyim dedim ve kendimi çeşitli dekorasyon sitelerinde labellar etiketleriyle buluverdim.
Hazırladıklarım hayallerimden uzak olsa da yerine yerleşince belki güzelleşeceklerdir :)

kesip boyamacasını yapsam da henüz yerlerini bulamadı, elbet onu da halledeceğim umutluyum evet.

Ve pazarımı denizle kum güneşle geçirmenin huzuru bambaşka!



Yeter ki sağlık olsun, en başı sağlık :)

12 Mart 2015 Perşembe

Ailenin Hayatımızdaki Yeri ve diğerleri

Hayatımın hiç bir aşamasında aşırı hırsları olan, iç disiplini yüksek, iç sesiyle uyumlu biri olamadığımı kabul etmek zorunda olmam gerektiği gibi, her zaman challenge peşinde koşan, sıkıldığı an da mevcut uğraşı orada kesip hoop yenisine yaratıp hızla ona koşan ve oradan da hızla uzaklaşan olduğum bir gerçek. Tumblr alıntım öyle olmadığını söylese de, farklı bir ilişki sözkonusu bu durumla aramda!



Blog yazmaya kararlar alıp alıp bırakışlarım için de kendimi kandırdığım, düzenli olacağıma inandığım bir yol olarak görebilirim, ancak bu kez huzura sağlıkla kavuşmaca gibi hayat amacım gördüğüm bir konudan girince farklı olacak sanmıştım, yayın periyodlarıma göz atınca yanılma payımın olduğu aşikar. Umudumu yitirmemeye sebep görebileceğim tek bir konu var ki o da aklımda sık sık eveet bir blogum var ve yazmam gereken konular çığ gibi büyüyor şeklinde yaklaşımım oldu.


Koşturmacalar, katılınan etkinlikler, annemin evime 10. İstanbul yılımda yaptığı en uzun ziyaretin gerçekleşmesi gibi mazeretler sayabilirim bu süre için. Tiyatro için annemle gidilebilesi birşeyler ararken karşıma Oda Tiyatrosu'nun kadınlar günü için oynadığı "En Güzel Aşk Şarkılarını Kadınlar Yazar" adlı oyuna gittik romantik şarkılardan komedili repliklere, yeğenimin de bizle olduğunu düşünürsek 3 nesle hitap etti ve çok da güzel oldu :) final sahnesiyse şurada :)



Ve fakat asıl bir etken var ki beni en çok yoran ve zorlayan da o oldu. TTNET! Evimin internetini 4 gün gibi bir süre kesip, telefonla hiç bir şekilde teknik destek sağlamayıp en sonunda da daire içi hizmet adı altında ekip yollayıp bunu da ekstra ücretlendirmeyi kendine hak gören, kontratım bittiği anda devamlılığı sağlamayacağıma kesin olarak karar vermiş olduğum aptal kurum!


Hadi o öyle bir kararla geçiştirildi,kendimi sakinleştirip yüreğime suyumu serpiştirdim de, peki yeni geçiş için başvurduğum AVEA'ya numara taşıma için başvurumda 4 kes hatalı yazılan numaramın sonunda doğrusu olduğuna çok eminken, 6 günlük bekleme süresi sonunda yanlış olduğunu kavramam nasıl bir şoktur! 4 yıldır mobil internetsiz tek bir gün geçirmemişken 12. günümde telefonum sıfır dk, sms ve gb ihtiva eden bir çöpe dönüşüverdi kafamda. 

Anneciğimin bu durumu özetler sözü de her an her şeye sahip olmaya bağımlılığıma laf atar ve silkeler cinstendi, "elindekilerin değerini bilirsin belki bu sayede bi nebze!" peki annem öyle yaparım, yapamayabilirim de, yoksunluğunu çekiyor olmam hiç hoş değil! Psikanaliz rocks en sevdiğim terapi defteri sahibi ne de güzel anlatmış.




Neyse önümü alamayıp 9 günlüğe kalkışınca pek uzadı. Bir kısım etkinliği bir sonraki yazıma aktarmak mantıklı olabilir.

Sağlık sıhhatle olsun!

3 Mart 2015 Salı

Bahar Ne Güzel!

Mart geldi çattı, baharıyla cemreleriyle hatta alabildiğine hızla 3. güne ilerledi. Şubat sonuna göre serince günlerden geçiyor olsak da eriklerdeki çiçekler olsun, kuşlar böcekler olsun, üşümelerin altında hissediliyor enerji her türlü güzel! Mahallemden bir kare, Fulya kafası pek şahane.


Vee 1 ay tartılmadan durabilme düşüncemi tabii ki gerçekleştiremedim ve de bugün 3 haftada hooop çıkıverdim basküle. O da neeee 3 kg gidivermiş! O kadar sık kaçamak yaptım ki spor yanında sıfırlayıcı olup ancak sabit tutabildiğime inanıyordum esasen, pek motive edici oldu.

Zira geçtiğimiz hafta perşembe günü, Sonsuz Koridor adlı belgeseli izleyip hayatı sorgulama, evrendeki yerimiz vs. kendimizi konumlandırışımızı bolca sorgulamış bulundum. Alabildiğine vurucu çekimler içeren, Dağlık Karabağ Bölgesi'nde Ermeni'lerin yaptığı katliama tanıklık edip, tüm subayların şuursuzca verdiği röportajları izlemiş ve bolca gerilmiştim. İzleme şansı bulanlar için tam bir iç dağlayıcı olarak tavsiye ederim. Acılara duyarlılık sınırımızı bir nebze daha yükseltip hissiyatı azaltmak için ideal!


Misafiri bol bir hafta geçirirken teselliyi avokadoya abanmada bulmuş, koşturup dururken lezzetten şımardıkça, çekirdekleri yeşertme umuduyla eğlenmiştim.

Uzuun uzun sırma saçlarımı da aylar sonra kısalttım ve bu durum spor sonrası zahmetimi bir nebze olsun düşürdü, pek mesudum.


Tabii düz kesilmeyi başarsaydı işim iyiydi, bir de düzeltme süreci var ki o kısma hala girişmedim.

Taksim bölgesindeki galerilerle çok esaslı bir ilişkim olduğundan bahsetmiş miydim bilmiyorum ancak karşıma çıkıveren bir eser her türlü hissiyatı oynatıverince pek seviniyorum. Son bölge ziyaretimde Sanatorium'da (adı da beni pek etkiler bu mekanın, damardan sanat alasım geldiği dönemlerde ziyaretlerimi sıklaştırır, güncel sergilerini kaçırmamak isterim) karşıma çıkan Erol Eskici'ye ait eser bence pek sevimli duygular doğurdı, Mart sonuna dek gezilebilecek olan sergiyi yakalayan şanslılara selam olsun.


Bunca galeri hevesi, müze sevgili derken sonunda kendim de elime fırçayı aldım ve yağlı boyanın o leziz kayma hissiyatıyla mest olmuş bir vaziyette baykuş tipli tekneme kavuştum ve pek memnun kaldım, Masterpiece'in sadece hobi amaçlı gerçekleştirdiği etkinliğe de buradan selam olsun! :)


Patisseire de Pera'da bir kaçamak yapmışız akıllara zarar! Çok lezzetli ve çok zararlı her şeyin yeryüzünden kaldırılması protestosu düzenlesem yeri mi ne!? Sanırsın Paris'tesin!

Haftasonunda da yepyeni bir kurs başlangıç yaptım! 1 yıl önce aldığım kararlar ve girdiğim yollar doğrultusunda uzuunca süredir ertelediğim bir işe soyundum ve Tecvidli okuma kursuna kaydoldum. Üsteli pazar günleri kalkıp Bakırköy Osmaniye'deki İSMEK'te eğitimler gerçekleşecek ve 10 hafta 32 saat olduğunu, başvuru esnasında nisanda başlayacağını düşündüğüm kurs 20 küsur haftaya uzayacak, pek de iyi öğreneceğim diliyorum! Bu uğurda sabah akşam diyanetin sitesinin müdavimine dönüşmüş ve  British Accent'lara hayranlıklardan hafız seçimine vardığım nokta hayretler verici. Eğleniyorum nihayetinde, hayatımın en heterojen grubuyla bir ortamda buluşmuş, huzur dolmuş durumdayım, haydi hayırlısı olsun efenim.

Sağlıkla afiyetle olsun!